Məqalələr

BATAN GÜNEŞ KÖY ENSTİTÜLERİ

Köy enstitüleri Cumhuriyetin kesilmiş şah damarıdır. Binlerce özlem ve gelecek hayali bu kurumlarla birlikte tarihe gömülmüştür. Kaybedilen sadece yerine bir başkasının konulabileceği basit bir eğitim sistemi değildir. Kaybedilen dik durmasını öğrenmiş Anadolu insanı ve ülkenin geleceğidir.

Oysa Cumhuriyetin aydınlanma projesi, ne kadar küçük olursa olsun, tüm maliyeti göğüsleyerek her köye okul yapıp öğretmen göndermek, çocukları eğitmek ve aydınlatmaktı. Aynı zamanda Cumhuriyeti, aklın, bilimin ışığını köylere ve köylülere yaymaktı.

Maalesef ne kadar acıdır ki Köy enstitülerinden ve köylüden alınacak intikam bitmemiş zamanımıza kadar devam edegelmiştir. Kırsal kesimi, köyü ve köylüyü bitirmenin en son ve tek yolu olarak öğretmen köyden çekilip, köylü imamla baş başa bırakılmıştır. Bundan sonra köylerde öğretmen olmayacak, ulusal bayram kutlanmayacak, İstiklal Marşı söylenmeyecek, bayrağımız dalgalanmayacak.

Öğretmen köyün ve köylünün kanaat önderi, aydınlık yüzüydü. Öğretmen yalnızca okulda değil köy hayatının merkezinde yer alarak veteriner, sağlıkçı, ziraatçı, marangoz, bahçıvan, arıcı, çiftçi, hayvan bakıcısı, meyve üreticisi… Hasılı kelam köyün ve köylünün yaşama umudu, sığınacak limanı, dert ve sır ortağı vizyoner lideri, yol gösterici kutup yıldızıydı.

Onlar Güneşi hedeflemediler gittikleri her yerin GÜNEŞİ oldular. Son yıllarda 18.756 köy okulu ve bunlara ilaveten devlet parasız yatılı okulları kapatılmıştır. Bu durumda, zaten kıt kanaat zor geçinen köylü, çocuğunu okutmak adına köyleri hızla boşaltmış, üretim kabiliyetini kaybetmiş, şehirleri boş, vasıfsız bir sığıntı olarak doldurmuştur.

Neticede kaybeden ülkemiz, vatanımız, milletimiz olmuştur. Oysa bu ülkenin tarikatlara değil, okullara; üfürükçülere değil, öğretmenlere; din adamına değil, bilim adamlarına, hurafeye değil, akıl ve bilime, karanlığa değil, aydınlığa, köleye değil, özgür bireye ihtiyacı var. Hepimiz bilir ve kabul ederiz ki üfleyerek güneşi söndüremezsiniz. Gelin hep birlikte ÜFLEYEREK SÖNDÜRÜLEN GÜNEŞ KÖY ENSTİTÜLERİNİN gurur verici aynı zamanda hüzün dolu hikayesine göz atalım, gerçekleri öğrenelim.

Köy Enstitülerinin temelleri 1935’lerde atılmış olup, tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesinin kurucu teorisyeni İsmail Hakkı Tonguç ve 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açıldı. (Köy öğretmeni ve köye yarayan meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Köy Enstitüleri açılır.) İsmet İnönü döneminde açılmıştır. 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü ve “kuruluş bayramı” günüdür.

Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Ali Yücel’in 1946’da Milli Eğitim Bakanlığından ayrılmasına değin devam etmiştir. İsmail Hakkı Tonguç 21 Eylül 1946 günü Genel Müdürlükten ayrılmıştır. Hasan Ali Yücel’den sonra Milli Eğitim Bakanı olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar da CHP’nin toprak reformuna karşı çıkarak CHP’den ayrılan Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan, Mehmet Fuad Köprülü tarafından kurulan Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954’te kapatılmıştır. (1954/6234 sayılı yasa ile de hukuksal varlığı sona ermiştir. )

Köy Enstitüsü mezunu ilk 1941 öğretmen 1944 yılında köy okullarında görev aldı. 1948’de Van’a bağlı Erciş’te açılanla birlikte toplam sayısı 21’e ulaşan köy enstitülerinden kapatıldıkları 1953 yılına kadar 1.398’i bayan, 15.943’ü erkek olmak üzere 17.341 köy öğretmeni diploma aldı. 1936-1947 yılları arasında faaliyet gösteren eğitmen kurslarından ise 8.675 eğitmen mezun oldu. Sağlık bölümlerinden de 1.248 sağlık memuru yetişti.

“Kendine usta diyebilmen için; önce ustanı geçeceksin, sonra seni geçecek bir öğrenci yetiştireceksin.” Japon atasözünün ete kemiğe bürünmüş, hayat bulmuş hali olan Köy Enstitüleri sayesinde 1940 ve 1946 yılları arası 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi ve bu tarlalarda üretime başlandı. 750 bin fidan dikildi, 1200 dönüm bağ oluşturuldu, 150 büyük çaplı inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 100 km yol, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 20 uygulama okulu ve 12 elektrik santralı yapılmıştır.

TÜRKİYE’DE HİÇBİR BAŞARI CEZASIZ KALMAZ

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında 1945’te Sovyetler Birliği Türkiye’den Kars, Artvin, Ardahan’ı istedi ve boğazlarda askeri üs talebinde bulundu. İsmet İnönü bu sebeple ABD’den askeri yardım talebinde bulundu. Destek talebini kabul eden ABD, Truman Doktrini ile yardımlara başladı fakat bunun karşılığında Türkiye’de demokrasi düzeninin tesisi için 5 yıllık kalkınma planı ve Köy Enstitüsü gibi Sovyetler Birliği’ndeki sistemlere benzer uygulamaların kaldırılması talebinde bulundu. “Gerçekte Köy Enstitüleri, onu kuran CHP’nin iktidarında yine onun elleriyle kapatılır. Demokrat Partinin yaptığı sadece bunu, yani kapanışı yasallaştırmak olur. İkinci perde, birincisine göre daha kısa sürer ve bu “TÜRKİYE’DE HİÇBİR BAŞARI CEZASIZ KALMAZ!” amansız hastalığına yakalandığımızın ispatıdır.

Köy enstitülerinin duvarında ise şöyle yazıyordu:
“Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz.”
Bütün öğrencilere standart dersler verilmiyordu. Zeka ve üreticilik sadece dersi anlamak ile alakalı bir şey değildir. Her şahsı; yeteneklerini ortaya çıkarabilmek için uygun ortama koymak gerekir. Köy enstitülerinde her çocuk ilgi alanı ve yeteneğine göre değerlendirilip, ona göre eğitiliyordu.

Köy Enstitüleri eğitim sistemini, İskandinav ülkeleri, birçok Avrupa ülkesi, A.B.D bizden alıp başarıyla uygulamış ve uygulamaya devam etmektedir.
27 Temmuz 1996 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde Dursun Kut tarafından iki dönem CHP Milletvekilliği yapan, 4 Haziran 2013 günü kaybettiğimiz Sabri Tığlı’nın 24 Mayıs 1991 tarihinde ölen Kinyas Kartal’dan bizzat kendisinin sohbet sırasında duyduğunu belirtmesine dayandırılarak yayınlanan haberde geçen söylenti şu şekildedir.

Kinyas Kartal kimdir bir bakalım: 1900 tarihinde Erivan, Ermenistan’da doğan ve 24 Mayıs 1991’de Van’da ölen Kinyas Kartal, Kürt asıllı Türk siyasetçi. Bugünkü Gürcistan ve Ermenistan sınırları içinde bulunan Bruki/Brukan Kürt aşiretinin liderlerindendi. Aşireti ve Rus kökenli eşiyle birlikte topluca Türkiye’ye göçtüler. Şeyh Said isyanından sonra 1930 ve 1960 yıllarında iki kez sürgün edildi. Kinyas adı Rusça knyaz (Prens) anlamındadır. Tiflis askeri lisesinde ve Bakü askeri akademisinde eğitim gördü. Troçki’nin komutası altında Kızıl Ordu’da görev aldı. Şimdi gelelim, Demirel zamanında da Adalet Partisinden (1965/1980) dört dönem milletvekili olan Kinyas Kartal’ın samimi itirafına:

“– Köy enstitüleri komünist yetiştirdiği için mi yoksa başka bir nedenle mi kapatıldı?
–Hayır. Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Beni babam Moskova Üniversitesi’nde okuttu, komünizmin ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Üstelik Rus ordusunda görev yapmış biriyim. Köy enstitülerinde komünizmi bilen kimse yoktu.
–Peki, karma eğitimden dolayı mı kapatıldı?
–Hayır. Bu da değil bütün dünyada okullar karma eğitim kız erkek beraber okuyor.
–Ben kapattırdım köy enstitülerini. Köy Enstitüleri, bizim halkın ve devletin üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Ben toprak ağasıyım. 258 köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mektup yazacak, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı.

Ama köy enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme Akçadağ köy enstitüsü mezunu 2 öğretmen geldi. Altı ay sonra bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı. Ben düşündüm 258 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse benim ağalığım ne olur, sıfıra düşer! Diyeceksin ki sen köylülerin uyanmasını istemez misin? İsterim, isterim ama ben sağlığımda ağalığımın öldüğünü görmek istemiyorum. Eğer bu köy enstitüleri 10 yıl devam ederse doğudaki ağalık ölecek. Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve doğudaki bütün ağalara telefon ettim onları topladım. Bir de batıdan buldum Eskişehir’den Emin Sazak. Sonra Menderes’le pazarlığa gittik.

(Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki köy enstitülerini kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. (Yani köylülerin oyları) Kapatmazsan oy yok ve Menderes’te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı.

Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 27 Ocak 1954’te çıkarılan kanunla Köy Enstitüleri kapatılarak günümüze ve geleceğe ışık saçacak güneşimiz resmen batırıldı. Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, fırsat ve imkân eşitliği sağlanırdı. Ezberleyen öğrenci değil de okuyan, üreten, düşünen öğrenciler başarılı olurdu. Öğrenciler okullarına cep harçlıklarıyla değil emekleriyle “katkı” yaparlardı.

Demokrasi sadece kitaplardaki tanımlarda değil yaşamın ta içinde olurdu. Daha nitelikli öğretmenler yetişirdi. Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı. Boş zamanlarını müzik dinleyerek değil enstrüman çalarak; takım fanatikliği ile değil spor yaparak değerlendirirlerdi. Biz şu an sadece matematik problemlerini hızlı çözen çocuklar yetiştiriyoruz. Hepsi bu. Ötesi yok…
Galiba Köy Enstitülerini kimlerin etkisiyle ve kimlerin hangi siyasi amaçlarla kapattığını böylece net bir şekilde öğrenmiş bulunuyoruz.
Saygılarımla…
İbrahim TORUN

Related Articles

Bir cavab yazın

Back to top button